316L, 316 kalite östenitik paslanmaz çelik ailesindendir. Bu grup metal özelliklerini taşır ve bunlara ek olarak taneler arası korozyona ve gerilmeli korozyon çatlağına dayanımı son derece yüksektir. Eşsiz kombinasyon sağlama özelliği ve mekanik üstünlükleri vardır. 316L Paslanmaz Çelik biyo-uygulamalar içerisinde sıklıkla tercih edilen yaygın kullanım alanına sahip malzemelerdendir.
316L, 1950 yılında, 316 paslanmaz çeliğin, karbon içeriğinin korozyon riskini azaltmak için % 0,08'den maksimum% 0,03'e kadar azaltılmasıyla üretilmiş olup 316’nın korozyona direnç özelliğinin iyileştirilmesiyle elde edilmiş biyouyumlu metaldir. “L” İngilizce düşük anlamına gelen “low” kelimesinden gelmektedir. Karbon oranın düşük olması sebebiyle yüzeyde krom-karbür çökelmesi oluşma ihtimali daha düşüktür ve bu sebeple korozyon dirençleri yüksektir. Paslanmaz çelikler vücut içerisinde implant olarak kullanılırken yüzeydeki krom tabakasında çatlaklar oluştuğunda malzemenin korozyona uğradığı ve vücut içerisine iyon salındığı durumlar geçmişte olmuştur.
Özellikle nikel insan vücudu için oldukça toksik bir element olmasıyla bilinir. Bu sebeple nikel içermeyen alaşımı üretmek için çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Ancak düşük karbonlu ve az miktarda molibden içeren 316L grubunun özellikle oyuklu korozyona karşı dirençli olduğu literatürde belirtilmiştir. AISI 304 'ün kullanılamadığı klor içeren ortamlarda kullanılabilme kabiliyeti sağlarlar.
Düşük maliyet, yüksek mukavemet gibi üstün özelliklerinin yanı sıra oyuklu korozyon riskinin en aza indirilmesi ve dolayısıyla vücuda nikel salınımının önlenme çalışmaları nedeniyle de 316L ortopedik implantlarda hala yaygın olarak kullanılmaktadır. 316L paslanmaz çeliğin sünekliği, sertleşmesi ve yorulma dayanımı iyidir.
Önerilen Makale: Otomat çeliği malzemeler ve uygulamaları hakkında detaylı bilgi almak için
otomat çeliği nedir sayfamızı ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
