Dünyada Demir Çelik Sektörü

çelik üretimi

Geçmişten günümüze; insanlık tarihinde medeniyetlerin oluşması, gelişmesi ve toplumsal yapıların değişmesine katkı sağlayan en önemli buluş, hiç kuşkusuz demirin ergitilmesiyle çeliğin elde edilmesidir.

Arkeolojik çalışmalara göre, ilk defa demirin milattan önce (M.Ö.) 4000 yıllarında Sümer ve Mısır uygarlıklarında kullanıldığı belirlenmiştir. Bu devirde, doğada serbest halde bulunan demirin yontularak bıçak, süs eşyaları ve silah olarak kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 1200 – M.Ö. 300 dönemi tarihte ‘Demir Çağı’ olarak adlandırılmaktadır. Bu devirde ilk kez demir, ısıl işlemden geçirilerek dayanıklı eşyalar ve silahlar yapılmıştır. Bu devirde ilk kez demir, ticareti yapılan bir meta olarak kullanılmış ve Anadolu, Mezopotamya, Antik Yunan ve Mısır Uygarlıkları arasındaki ticari ve toplumsal ilişkilerin gelişmesine katkı sağlamıştır.

Milattan Sonra (M.S.) 4. yüzyıl ile Milattan Sonra (M.S.). 6. yüzyıl arasında Asya kıtasından Avrupa’ya yani Doğu’dan Batı’ya doğru gerçekleşen Kavimler Göçü’ nün etkisiyle demirin dünya genelinde kullanım alanı giderek arttı. Böylece modern toplumların kurulması, uygarlıklar arasındaki ticari sınırların ve ticaret hacminin büyümesi ile yeni buluşların ortaya konulması süreci hızlandı.

Günümüzde çelik üretimi, ileri teknoloji ürünü fırınlarda demirin eritilmesi yöntemiyle gerçekleştirilmektedir. Bu yöntem, ilk olarak karşımıza M.Ö. 2. yy’ da Çin’de karşımıza çıkmaktadır. Benzer bir üretim şeklinin sanayileşme sürecine giren Avrupa’da ortaya çıkışı 19.yy’ı bulmaktadır.

Avrupa’ da sanayi devriminin gerçekleştiği 18. yy. ile 19. yy’ a kadar, demir çelik üretiminde hammadde olarak odun kömürü kullanılıyordu Ayrıca bu döneme kadar üretim tesisleri, demir cevheri etrafında bulunan ormanlara yakın yerlerde kuruluyordu. Özellikle 18.yy’ da İngiltere’ de, aşırı ağaç kesimi sonucu üretimde hammadde olarak kullanılabilecek alternatifler üzerinde çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların sonucu olarak, odun kömüründen daha yüksek ısı enerjisi potansiyeline sahip olan maden kömürü keşfedildi ve odun kömürüyle ikame edildi. Üretim tesisleri de maden kömür yataklarına yakın yerlere kurulmaya başlandı. Bu dönemde hammaddedeki değişikliğin yanında üretim yöntemi ve teknolojisinde de yenilikler gerçekleştirilmiştir. Özellikle 1855 yılında, İngiliz bilim insanı Henry Bessemer’ in geliştirdiği ve kendi adını verdiği ‘Bessemer üretim süreci’ ile daha dayanıklı ve daha ucuza kitlesel çelik üretimi gerçekleştirildi. Bessemer’ in geliştirdiği teknik ile çeliğin altyapı, ulaşım ve savunma sanayisindeki kullanım oranı büyük hızla gelişti. Ayrıca günümüzde firmaların üretimlerini gerçekleştirdiği Elektrik ark ocakları ve entegre tesisler, ilk olarak bu dönemde faaliyete geçmişlerdir. Böylece 19. yy’ ın sonuna gelindiğinde yapı endüstrisinde (çelik konstrüksiyon yapılar), ulaşımda (denizyolu, demiryolu, karayolu ve havayolu taşımacılığı) ve savunma sanayisinde (zırhlı araçlar, denizaltı vb.) devrim niteliğinde yenilikler meydana gelmiştir. Kısacası 19.yy’ın sonunda gelindiğinde demir çelik sektörü; bir ülkenin ticari, sınai ve askeri anlamda kalkınmasındaki en önemli sektör haline gelmiştir.

Önerilen Makale: Çelik boru malzemeler ve uygulamaları hakkında detaylı bilgi almak için hassas çelik boru fiyatları sayfamızı ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.

1900 - 1950 yılları arası Dünya’da; birinci ve ikinci dünya savaşları ile ekonomik anlamda büyük krizler (en önemlisi 1930 ekonomik buhranı) yaşanmıştır. Buna rağmen dünya genelinde çelik üretimi artmış göstermiştir. Bu dönemde sektör, devletler tarafından stratejik olarak kabul edildiği için sektörde kamu yatırımları ağırlıklıdır. Üretim yöntemlerinde geliştirilen yeni teknolojiler ve metotlarla ürün çeşitliliği arttırılmış, çeliğin kullanım alanı yayılmıştır. Bu dönemde dünya çelik üretiminin %80 ini Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere ve Fransa gerçekleştirmektedir.

1950 yılından günümüze doğru demir çelik sektörü, dünya genelinde büyük ve hızlı bir değişim göstermiştir. Avrupa Birliği’nin kurulmasındaki temel nedenlerden biri de demir çelik sektörüdür. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, yıkılan Avrupa Kıtası’nın yeniden inşa edilmesi, ülkelerin daha hızlı ve doğru biçimde kalkınması ve ülkeler arasında ticaretin geliştirilip yaygınlaştırılması için 1951 yılında; Almanya (Federal Almanya), Fransa, Belçika, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg birleşerek Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu (AKÇT) kurdular. Kuruluşun ilk amacı, ortak kömür ile ortak çelik üretimi gerçekleştirmek ve tüm Avrupa devletlerinin bu oluşuma katılmasını sağlamak idi.

1950- 1980 dönemi arasında, Avrupa Ülkeleri dışında Japonya, Kanada, Brezilya, Güney Kore ve Güney Afrika’da büyük demir çelik yatırımları gerçekleşmiştir. Bu dönemde uluslararası ticaretteki korumacı politikaların azalmaya başlamasıyla birlikte demir çelik sektöründe özel kesim yatırımları ağırlık kazanmaya başlamıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’ nin sektöre girişi 1980’li yılların sonunda olmuştur. Buna rağmen günümüzde, dünya genelinde toplam üretimin neredeyse yarısı Çin tarafından gerçekleştirilmektedir ve sektöre tek başına yön verebilecek bir güç haline gelmiştir.

20.yy’ın ikinci yarısından günümüze kadar olan süreçte, dünya genelinde birçok ekonomik, finansal ve siyasi kriz dönemleri yaşanmıştır. Bu olumsuzluklar, dünya genelinde ticari daralmaları meydana getirmiştir. Sanayi sektörlerinin tamamı, bu konjonktürel dalgalanmalardan etkilenmiştir. Bu durum, demir çelik sektörünün üretiminde de dalgalanmalar yaratmış olmasına rağmen sektör sürekli büyümeye devam etmiştir.

1950 yılında dünyada toplam 200 milyon ton çelik üretimi gerçekleşirken bu rakam günümüzde 1,8 milyar tondan fazladır. 2000’ li yılların başından itibaren gelişmiş ülkeler, demir çelik sektörüne olan yatırımlarını giderek azaltmaya başlamışlardır. Çünkü bu ülkeler, ekonomik büyüme ve kalkınmalarının çelik yoğun evresini tamamlamışlardır. Bu nedenle kaynaklarını bilişim, finans, hizmet ve teknoloji gibi katma değeri daha yüksek sektörlere aktarmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkeler ise demir çelik sektörüne olan ilgisini ve yatırımlarını devam ettirmektedirler.

Dünya Ham Çelik Üretimi


Global anlamda demir çelik sektörü , özellikle 20.yy’ın ikinci yarısından itibaren, ülkelerin çeliğe olan ihtiyaçlarından ötürü üretimini sürekli arttırmıştır. Bu artışın meydana gelişinde, ülkelerin ihtiyaçları dışında sektörün teknolojik açıdan kendini sürekli olarak gelişmesi ve çeliğin kullanım alanlarının yaygınlaşması da etkili olmuştur.

1973 enerji krizi, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması, 1997 Asya finansal krizi, 2008 küresel ekonomik krizi gibi siyasi ve ekonomik olumsuzluklar, küresel anlamda dünya ticaretini olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuz görünüm, birçok sektör ile birlikte demir çelik sektörünü de olumsuz biçimde etkilemiştir. . Ancak sektör, bu kriz zamanında yaşanan dalgalanmalara rağmen genel anlamda üretimi hep artırmıştır.

Global anlamda demir çelik sektöründe 2000’li yılların başında yüksek büyüme trendi gözlemlenmiştir. Bu trend , 2008 yılına kadar devam etmiştir. 2000- 2008 yıları arası dünya da ham çelik üretimi yaklaşık 850 milyon tondan 1,350milyon tona yükselmiştir. 2008 yılında meydana gelen global ekonomik kriz demir çelik üretimini olumsuz yönde etkilemiş ve sektör 2009 yılını yaklaşık 1,240 milyon tonluk üretimle tamamlamıştır. 2009 yılından sonra yeniden toparlanma sürecine giren sektör 2010 yılında yaklaşık 1,433 milyon ton, 2015 yılında yaklaşık 1,620 milyon ton ve 2018 yılı sonu itibariyle 1,808 milyon tonluk üretim gerçekleştirmiştir.

Günümüzde Çin’in demir çelik üretiminin %51,3 ‘ünü tek başına gerçekleştirmesidir. Çin’in sektörde bu derece önemli konuma gelmesinin nedenleri;

• Hammadde açısından zengin doğal kaynaklara sahip olması 
• 1980 yılından sonra dışa dönük kalkınma politikaları benimsemesi 
• Ekonomik büyümeye bağlı olarak iç talebin yükselmesi 
• Üretim maliyetlerinin rakiplerine göre düşük olması şeklinde sıralanabilir.

Ayrıca Çin’in dışında Dünya’da üretimin son 10 yıllık geçmişi göz önüne alındığında, ülkeler bazında üretimde ilk 4 sırayı Çin ile birlikte ABD, Japonya ve Hindistan paylaşmaktadır. Ancak sıralamanın geri kalan kısmında bazı değişiklikler olmuştur. Hindistan, Brezilya, Türkiye, Güney Kore gibi gelişmekte kategorisinde olan ülkelerde ise, üretimde önemli artış görülmektedir.

Ülkemizde çelik üretimi, son yıllarda büyük bir artış göstermiştir. 2008 yılında Dünya’da 17. sırada olan sektörümüz, üretimini yaklaşık % 250 oranında arttırarak 2011 yılı itibariyle Dünya’nın 10. büyük üreticisi konumuna gelmiştir. 2014 yılında da 8. Sıraya yükselmiştir. 2017 ve 2018 yıllarında üretimini 2014 yılına kıyasla yaklaşık %10 arttırarak 8. Sıradaki yerini korumuştur.

Son yıllarda sektörde gelişmiş ülkeler, kalkınmalarının çelik yoğun seviyesini tamamladıkları için üretimlerini azaltmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu durum tam tersidir. AB ve Kuzey Amerika Bölgelerinde çelik üretimi son yıllarda azalmaktadır. Bu bölgelerde bulunan ülkeler, gelişimlerinin çelik yoğun evresini tamamladıklarından üretimlerini azaltmaktadırlar. Ayrıca 2000’li yıllarda bu ülkelerin, endüstriyel üretimlerinde meydana gelen daralmalar ve 2008 yılındaki global ekonomik krizin etkileriyle çelik üretimleri giderek azalmıştır. Günümüzde bu ülkeler kendi ihtiyaçları doğrultusunda katma değeri yüksek (otomotiv, makine imalat sanayi, savunma sanayi), teknoloji yoğun, yenilikçi ürün üretmeyi tercih etmektedirler. Üretmeyi tercih etmedikleri katma değeri düşük kütük ve slab gibi yarı ürünleri ise ithal etmektedirler. Bağımsız Devletler Topluluğu (B.D.T.), Asya, Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde çeliğe olan talep ise 2007 yılından günümüze doğru artış göstermektedir. Bu bölgelerde halen altyapı ve demir çeliğe bağlı sanayi sektörlerinde (otomotiv, beyaz eşya, ağır makine v.b.) çelik talebi yüksektir.

Ülkemiz, coğrafi açıdan demir çelik ürünlerine ihtiyacı olan bölgelere yakın bir konuma sahiptir. Ayrıca gelişiminin çelik yoğun evresini sürdürmektedir. Bu nedenle hem kendi ihtiyaçları doğrultusunda, iç piyasada çeliğe olan talebin sürekli artması nedeniyle; hem de dış pazarlara olan yakınlık ve bu pazarların çelik talebinin yüksek olması sebebiyle üretimini sürekli arttırmaktadır.
 

Dünya Ham Çelik Üretim Kapasitesi


Kapasite bakımından Dünya ham çelik üretimini incelediğimizde, özellikle Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin çeliğe olan ihtiyaçları doğrultusunda artış göstermiştir. Ancak günümüzde bu artış aynı oranda tüketime yansımamakla birlikte kapasite fazlalığı yaratmaktadır. Sektörde yaşanan hammadde ve mamul fiyat dalgalanmaları, uzun ve yassı ürün üretiminin taleple doğru orantılı bir şekilde değişmemesi ve küresel anlamda ortaya çıkan ekonomik ve siyasi krizler de bu fazlalığın oluşmasında etkilidir. Günümüzde firmalar, bu sorunun giderilmesine yönelik olarak küresel anlamda değişen ürün talebine göre yeni teknolojik yatırımlar yapmaktadır. Böylece talebi düşen ürünün üretimi azaltılarak, talebi yüksek olan ürünün üretiminin arttırılması hedeflenmektedir.
 

Üretim Yöntemlerine Göre Dünya Demir Çelik Üretimi


Global anlamda demir çelik üretiminde genellikle 3 yöntem kullanılmaktadır. Bunlar entegre tesislerde kullanılan BOF, elektrik ocaklı tesislerde kullanılan EAO ve günümüzde kullanımı düşük olan OHF yöntemleridir.

2011 yılından dünya çelik üretimi, 1990 yılı itibariyle yaklaşık 770 milyon tona göre % 95’e yakın oranda artışla yaklaşık 1.500 milyon ton seviyesine ulaşmıştır. BOF yöntemi ile 1990 yılında gerçekleştirilen 424 milyon tonluk üretim, 2011 yılına kadar % 185’lik artışla 1,042 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. EAO yöntemi ile üretim, 1990 yılında 218 milyon ton iken 2011 yılı sonu itibariyle %92’lik artışla 438 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. OHF ve diğer yöntemlerle yapılan üretim yıllar itibariyle giderek azalmış, dünya genelinde kullanımları neredeyse sıfırlanmak üzeredir.

Dünya’da son 20 yıllık dönemde, BOF’ ların toplam demir çelik üretimi içerisindeki payı %55’ten %70’e yükselmiştir. Bu artışta Çin’in etkisi büyüktür. Özellikle Çin’in, yüksek miktardaki demir cevheri ve kömür rezervlerini değerlendirmek için yeni yapılan yatırımlarında, entegre tesis kurulumuna yönelmiştir. Böylece küresel anlamda BOF ile üretimin oranı büyük miktarda artış göstermiştir. Bununla birlikte Çin’in sürekli artan çelik tüketimi, ilerleyen yıllarda çelik piyasalarına hurda arzını da önemli miktarda arttıracaktır. Böylece orta vadede ve uzun vadede, hurdanın ana hammadde olarak kullanıldığı EAO’ lu üretim yöntemlerine yönelme söz konusu olabilecektir.
 
Dünya’daki Büyük Çelik Üreticileri

Dünya Çelik Birliği tarafından yayımlanan verilere göre, 2018 yılında ArcelorMittal, 96.42 milyon tonluk ham çelik üretimiyle küresel anlamda en büyük çelik üreticisi olmaya devam etti. ArcelorMittal'i Baowu Group (67.4 mmt), Nippon Steel (49.2 mmt), HBIS Group (46.8 mmt), Posco (42.9 mmt) takip etti. Dünyanın en büyük 50 çelik üreticisi arasında Ülkemizden Erdemir Grubu 9.14 milyon ton ile 45. sırada yer aldı. Erdemir Grubu 2016 yılında 41. 2017 yılında 43. sırada idi. İçdaş 4.02 milyon tonluk üretimi ile 86. sırada yer aldı. İçdaş 2017 yılında 78. sırada idi. Habaş 3.77 milyon tonluk üretim gerçekleştirerek global anlamda Dünya’daki 93. Büyük çelik üreticisi oldu. Habaş 2017 yılında 84. sırada idi. 2017 yılındaki 2.77 milyon tonluk üretimini 2018'de 3.34 milyon tona yükselten TOSYALI Holding, 101. sırada yer aldı. En büyük 10 çelik üreticisi içerisinde, 6 Çin, 2 Japonya, 1 Lüksemburg ve 1 G. Kore merkezli çelik firması yer aldı. İlk 20'de ise, 9 Çin, 3 Hindistan, 2 Japonya, 2 G. Kore, 1 Lüksemburg, 1 ABD (Nucor), 1 Rusya (NLMK), 1 İran (İmidro) firması yer aldı.
 
Dünya Nihai Çelik Tüketimi

Dünya nihai çelik tüketimi 2000 yılından günümüze doğru yaklaşık %90’lık bir artış göstermektedir. Bu dönemde gelişmiş ülkeler, çeliğe olan ihtiyaçları azaldığından tüketimlerini de azaltmaktadırlar. Öte yandan demir çelik tüketimi, gelişmekte olan ülkelerde artış yönlü ilerlemektedir. Bu artıştaki en önemli pay Çin Halk Cumhuriyeti’ne aittir. Üretim artışında büyük etkisi olduğu gibi tüketimde de ön plandadır. Gelecekte dünya genelinde çelik tüketiminin neredeyse yarısının Çin tarafından gerçekleştirileceği öngörülmektedir.

ABD, Almanya, Japonya ve Güney Kore gibi gelişmiş ülkelerle birlikte Hindistan, Brezilya, Türkiye, Meksika ve Rusya gibi gelişmekte olan ülkeler de sıralamada ilk 10 ülke içerisinde yer almaktadırlar. Türkiye, 2017 yılı itibariyle yaklaşık 35 milyon tonluk demir çelik tüketimiyle 9. sırada yer almaktadır.

Dünya’da Kişi Başına Çelik Tüketimi

Günümüzde ulusların kalkınma düzeyinin bir göstergesi de, kişi başına ham çelik tüketim miktarıdır. Ayrıca son zamanlarda bu kavrama ek olarak, kişi başına vasıflı çelik (otomotiv, beyaz eşya vd.) tüketim miktarı da gelişmişliğin bir ölçüsü olarak ele alınmaktadır. Kişi başına çelik tüketim miktarı, gelişmiş toplumlarda kişi başına yaklaşık 400 kg -500 kg arasında iken ülkemizde bu rakam, 2018 ylı sonunda yaklaşık 373 kg olarak ölçülmüştür.

Sanayileşmenin çelik yoğun kısmını tamamlamış, gelişmiş ülkelerde demirçelik sanayinin toplam üretimi azalmıştır. Buna karşılık bu ülkeler, üretim miktarı bazında yüksek rakamlara ulaşmak yerine; katma değeri daha yüksek olan vasıflı, paslanmaz, yassı, gibi ton başına getirisi daha yüksek olan ürünlerin üretimine önem vermektedirler.

Japonya, İngiltere, ABD, AB27 gibi sanayileşmenin çelik yoğun evresini tamamlayan ülkelerin kişi başına çelik tüketimleri 2000’li yıllardan günümüze doğru azalmıştır. Günümüzde bu ülkeler, katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelmektedirler. Henüz kalkınmanın çelik yoğun evresini tamamlamayan ülkelerde ise bu durum tam tersidir. 2000’li yıllardan günümüze, kişi başına çelik tüketimini en çok arttıran ülke Çin olmuştur. 2000 yılında kişi başına 109 kg tüketim gerçekleştirirken günümüzde bu rakam 500 kg civarındadır.

Dünya Demir Çelik Sektöründe Fiyatlama

Dünya demir çelik sektöründe, ekonomik krizlerden ve dönemsel arz-talep dengesizliği nedeniyle fiyat dalgalanmaları yaşanmaktadır. Bu dalgalanmalar ‘Çelik çevrimleri’ diye adlandırılmaktadır. Burada ani fiyat yükselişleri ‘volkan (volcano)’, ani fiyat düşüşleriyse ‘ölüm spirali (death spiral)’ olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca fiyat yükselişleri, ‘mini volkan (mini volcano)’, ‘büyük patlama (massive eruption)’ ve ‘çok büyük patlama (titanic eruption)’ olarak derecelendirilmektedir.

2001 yılında ton başına fiyat 175 dolar olarak en düşük seviyeye ulaşmıştır. Fiyatların en yüksek olduğu seviye ise 2008 yılında ton başına 1,113 dolar olarak gerçekleşmiştir. Fiyatlarda yaşanan bu dalgalanmaların en önemli nedenleri:

• 1997 ve 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizler 
• Üretimde kullanılan hammadde ve enerji fiyatlarındaki ani artışlar ve düşüşler 
• Ülkelerin kendi iç piyasalarını korumak için aldıkları korumacı önlemler 
• Siyasal krizler nedeniyle satış pazarlarının daralması 
• Küresel anlamda arzın çoğu zaman taleple uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmemesi olarak ifade edilebilir.
Bize Ulaşın T: +90 262 658 81 37-38
E: info@uslularhadde.com
A: Şekerpınar Mah. Marmara Geri Dönüşümcüler Koop. Göktürk Sk. No:51 Çayırova / Kocaeli


Bizi Takip Edin
Facebook Instagram Twitter
Bu site ankaplus Kurumsal Web Tasarım Paket sistemleri ile hazırlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için kişisel verileri koruma politikamız doğrultusunda çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi almak için Çerez Politikası metnini inceleyiniz.